Archive for Ocak 2014

REKLAM VE İNSAN

 
  Reklam terimsel olarak söyle açıklanır; halk üzerinde psikolojik etki yaratarak bir sanayi veya ticari bir işletmeyi tanıtmak, bir ürünün satışını arttırmak için başvurulan bütün olanaklardır.
  Reklamların; insanlar üzerindeki etkileri; insanlarda bulunan temel iç dürtüleri uyandırmak, harekete  
geçirmek ve etkilenmeler sonucu davranışlar meydana getirmek şeklindedir. Reklamların temel düşüncesi ; insanlardaki ihtiyaç, ilgi, özlem, arzu ve heves duygularını harekete geçirmektir.
   Tüketim toplumu olarak insanlar günümüzde ihtiyaçları doğrultusunda ürün almak yerine farklı nedenlerle ya da reklamı yapılan ürün ve hizmetleri aldığını görüyoruz. Çünkü reklamlara fazlasıyla maruz kalıyoruz.Öyle ki reklamlara rastlamadığımız hayatımızın hiçbir alanı yok gibi. Dev fotoğraflar duvarları, otobüs duraklarını, ulaşım araçlarını, reklam panolarını kaplamış durumda.
 Bir insan doğumundan 18 yaşına kadar yaklaşık olarak 350 bin reklama maruz kalmaktadır.
29 Ocak 2014 Çarşamba

BİRAZDA GÜLELİM :)





28 Ocak 2014 Salı

SAATLER VE ANLAMLARI


Saate her gün defalarca sadece saati merak ettiğimiz için bakarız. Ama artık sadece saatin kaç olduğu için değil saatlerin hepsinin bir anlamı olduğunuz düşünerek bakmalıyız.
Saatlerin Anlamları

01:01 - Seni Seviyor
02:02 - Senden Hoşlanıyor
03:03 - Sana Aşık Olmaya Başlıyor
04:04 - Şuanda Seni Rüyasında Görüyor
05:05 - Senden Nefret Ediyor
06:06 - Kötü Bir Gün
07:07 - Seni Sevmeye Çalışıyor
08:08 - Umutsuz Vaka
09:09 - Seni Üzecek
10:10 - Senden Ayrılmayı Düşünüyor
11:11 - Sana Süpriz Yapcak
12:12 - Sana Aşık
13:13 - Seni Kıskanıyor
14:14 - Sana Çıkma Teklifi Edicek
15:15 - Güzel Bir Gün
16:16 - Seni Aldatıyor
17:17 - Onunla İlgili Düşündüklerin Gerçekleşek
18:18 - Seni % 100 Seviyor
19:19 - Seni Öpmek İstiyor
20:20 - Seninle Evlenmeyi Düşünüyor
21:21 - Seni Düşünüyor
22:22 - Sana Kahve Ismarlıyacak
23:23 - Sana Deli Gibi Aşık
00:00 - Yüzündeki Gülümsemenin Sebebi Sensin

Siz hangisini görmek istiyorsunuz? Hangisi kendisini size gösteriyor?

CHARLİE CHAPLİN HEPİMİZE SESLENİYOR!



   LÜTFEN SONUNA KADAR İZLEYİN...
                               


27 Ocak 2014 Pazartesi

KALİTE FARKI!!!


    BİR YAZARIN SAYFALARCA YAZARAK,
 BİR SİYASETÇİNİN SAATLERCE KONUŞARAK,
 ÇOĞU ŞARKICININ ALBÜMLERCE ANLATMAYACAĞI 
BİR KONUYU ŞEBNEM FERAH BİR ÇOK ŞARKISINDA OLDUĞU GİBİ
 4 DAKİKALIK ŞARKIYLA ÇOK DA GÜZEL  ANLATMIŞ. 
AĞZINA YÜREĞİNE SAĞLIK...


26 Ocak 2014 Pazar

SENDE KURBAN OLMA


   Yıl 2014, 21. yüzyıl ve haliyle teknoloji yılı.. Akıllı telefonlar tablet bilgisayarlar, notebooklar, sosyal medyada en yaygın olan facebook ve twitter! Hemen hemen herkesin en az birine sahip olduğu şeyler, ve biz ya gerçekten bunların nimetlerinden faydalanıyoruz ya da teknoljinin kurbanı olup bizi tüketmesine alışkanlıklarımızı, iyi şeyleri yapacak vakitlerimizi çalmasına izin veriyoruz.
   Özellikle twitter da durum şu; gündem başlığı altında yer alanlar. Takipleşelim, takip önerim,GS'lilere takip önerim yok fenerlilere diye uzayıp giden bir dünya deli saçması şeyler ve okumak eğitmek kitaptan uzak konular vakit kayıpları...
  Mehmet Akif Ersoy'un meşhur bir lafı vardır, hatırladığım kadarıyla şöyleydi; cuma namazına gelen cemaat ne zaman sabah namazına da gelirse o zaman bu ülke refaha ulaşır.Öyle güzel bir sözdür ki tam da İslam dünyasına müslüman topraklarına yakışan...Bencede ve öyle tabiki ve ne zaman ki twitter gündeminde okuyalım,okutalım , kitap önerim, çocuklarımız kitap koksun, gibi gündemler yer alırsa tam da ilk emrinin ''oku''olduğu islama yakışır bireyler olabiliriz, yetiştirebiliriz.
  Bu belki birilerine göre imkansız, birilerine göre saçma ama benim hep umudum var senden, benden bizden ülkem gençlerinden..Umarım tozlu raflarınızdaki kitaplarınıza en kısa zamanda kavuşursunuz.
25 Ocak 2014 Cumartesi

SEN Mİ HATALISIN YOKSA ANNEN BABAN MI?

   Doğru insan olmak zor bu devirde doğruluk küçüklükten gelir, atalarımızında dediği gibi ''Ağaç yaş iken eğilir.' Doğru insan olmakta örnek insanlar ve rol modellerle gerçekleşir eski olan hiçbir şeyin günümüzde olmadığı bir gerçektir çünkü geçmişten bugüne gelirken yanımızda doğru şeyleri, 
doğru insanları, iyi huyları ve ahlakları getirmedik.                                 Bugünün gerçeği kitaplarıda tozlu raflarda unutup içindeki doğu adamları o tozlu raflarda boğduk ve şimdi 'hoşgörü' Mevlanın Mesnevi'sinden, 'çıkarsız arkaşlığı', Fareler ve İnsanlardan, 'dünyanın geçiciliğini' Yunus Emre'yi anlatan kitaplarda öğrenmeden büyüyoruz yada büyütüyoruz.
  Gençliğe asıl söylenilmesi gereken 'hiç birşey eskisi gibi değil' ya da 'eskiden herşey daha güzeldi' değil asıl söylenecek olan neden geçmişten gelirken Yunusları Mevlanarı, Katip Çelebileri unutup gençliğin böyle yetişmesine göz yumduğumuzdur.
24 Ocak 2014 Cuma

BİZ VE DİĞER ÜLKELER


Memleket isterim
Yasamak, sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet ölümden olsun.


   Hepimizin temennisidir böyle bir memleket ama sadece bir temenni olarak kalıyor malesef... Öyle bir memleket istiyoruz ki din, dil, ırk, millet, siyasi fikirler ayırt edilmeksizin herkesin kardeş olduğu, herkesin eşit olduğu, bir arada olduğu bir memleket... Ama sorarsak kim bu temenniler gerçek olsun diye bir çaba harcıyor diye??? Evet kafalarda bir sürü soru işareti oluşur...

   Biz düzeltmeyi değil yıkmayı, birleşmeyi değil ayırmayı, sevmeyi değil kini körüklemeyi çok iyi başarıyoruz. Başka ülkelerde spor müsabakaları şenlik gibi geçerken bizde her sene kavga dövüş, kan ve ölümle sona eriyor. Başka ülkelerde insanlar istediklerini giyebiliyor (açık yada kapalı) herkes özgür.         Başka ülkelerde insanın canı kıymetli bir kişi ölünce tüm ülke ayağa kalkıyor. Biz artık ölümlere alıştık, ölüme alışılır mı???
   Bunların hepsinin nedeni kültürümüzden kaynaklanıyor neden mi çünkü biz okumuyoruz, araştırmıyoruz, başka ülkelerde hayat nasıl işliyor bilmiyoruz sadece ailemizden ve çevremizden aldıklarımızla yetiniyoruz. Ama artık yıl oldu 2014 bilgi, teknoloji, haberleşme çağındayız civcivin yumurtayı kırıp gerçek dünyayı görmesi gibi gerçek dünyayı görelim artık...
22 Ocak 2014 Çarşamba

CEP TELEFONLU DUŞ

  İsviçreli uzmanlar yine uyumayıp, yemeyip, içmeyip araştırma yapmışlar. Neyi mi araşştırmışlar yabiki hepimizin elinden düşürmediği CEP TELEFONU neyini araştırmışlar bildiğimiz telefon diyebilirsiniz ama bakın adamlar neler bulmuşlar yine:)

 Sevgili İsviçreli uzmanlar cep telefonu bağımlılığının, tıpkı uyuşturucu, sigara veya diğer bağımlıklar gibi psikolojik sorun olarak algılanması gerektiği bildirdiler. Bağımlı gençlerde cep telefonundan bir şekilde ayrılmak, tipik nöbeti yapıyor. Cep telefonundan ayrı kalmak biz gençlerde hareket ve düşüncelerde kontrolsüzlük, konsantrasyon eksikliği, yoksunluk hissi,uykusuzluk gibi rahatsızlıklara yol açıyormuş.
  Yapılan araştırmada, bağımlı olan biz gençler yaşamlarının her saniyesinde cep telefonlarının yanımızda olmasını istiyoruz. İçimizde cep telefonu ile uyuyanlar, duşa girenler hiç de azımsanmayacak sayıda çok aman dikkat arkadaşlar:)

SENİN MASALIN

   İki tane dünyalar güzeli kızım var benim Zeynep 8, Reva'm 5 yaşında. İkisinin doğduğu anı ve ilk buluşmamızı bugün gibi hatırlıyorum, tarifi imkansız bir duygu ve gerçek bir mucize. Doğumdan sonra başlar bir koşturma yemeleri içmeleri değildir sorun, anneliğin verdiği sonsuz merhamet ve mükemmel iç güdü ile zaten bunları yapıyorsun ama onların yetişmesi ve gerçekten insan olması en büyük sorumluluktur bana göre ve onların yetiştirilmesi daha henüz onlar doğmadan başlar.
   Ben hamileyken başladım onları yetiştirme telaşına. İlk öğrendiğim şey bebeklerimin anne karnındaki tüm şeyleri duyduklarıydı ve bende ondan sonra başladım onlarla iletişim kurmaya onlara masallar okumaya, kitap okumaya, aşina olsun istedim kulakları bu seslere mayasına karışsın kitap sevgisi. Herkesin güldüğü eşimin desteklediği benim vazgeçmediğim birşeydi bu. Özellikle Zeynep'imde bu yaptıkalarımın meyvesini alınca Reva'm da daha da sarıldım kitaplara. Hem hamileliğin verdiği telaşı, boş vakitleri dolu dolu geçirdim hemde bebeklerimle ilgili yeni şeyler öğrendim.                                                                                 
   Yazının başında da söylediğim gibi kızlarım şimdi 8 ve 5 yaşında olmasına rağmen küçük bir kitaplıkları var ve masal okumadan uyumamak gibi muhteşem huyları. Büyük kızım okumayı öğrendiği için kardeşine artık okuyabiliyor. Onlar benim kitap sevdalısı güzel kızlarım herşeyi okuyarak öğrencekelerini bilen sabırlı yavrularım ve biz de onların beynini makineleşmekten korumak için kitap okumayı ceza olarak vermeyen, çocukca yaptığı yaramazlıklardan sıkılıp biraz olsun sakinleşmesini sağlamak için TV ve bilgisayara itmeyen onlar için elinden geleni yapan ve gerçekten vatana millete ve ailesine hayırlı yetiştirmek için uğraşan anne ve babasıyız ve onlara gurur duyoruz.
  Bu yazıda yaşananlar bana ait değil sadece çok çok gerçekleşmesini istediğim rüyalarımın en güzel parçası ama sen evliysen ve üstelikte hamileysen yada güzel yavruların varsa bu masal senin masalın olabilir. Sence artık çekirdekten doğru insanlar yetiştirme vakti gelmedi mi?
  


MUASIR MEDENİYET

   Osmanlı'nın gerileme döneminden beri değişmeyen ve eksilmeyen bir tartışmadır kültürümüzün batı kültürü etkisinde kalması...
Evet kültürümüz batının etkisi altında ama bu onların bize yaptığı bir asimilasyon politikası falan değil, bunun tek sebebi bizim kültürümüzde gelişmenin olmaması. Osmanlı belli bir kültür, sanat ve yaşam tarzı üretirken batının etkisine girmedi ne zaman Osmanlı üretimi durdurdu, batıdan etkilenmeye başladı.
  Bir kültürün örnek olabilmesi için; o kültürün sürekli üretken olması, ürettiğini dışa aktarması satması

için o dönemin şartlarını en iyi şekilde kullanması lazım. Bizim kültürümüz örnek bir kültür değil bu şartlarda da olamaz çünkü şartlarından faydalanamıyoruz... Ne adam akıllı bir film yaparak kültürümüzü yansıtabiliyoruz ne de kitap yazarak... Ama batılılar bunu en iyi şekilde kullanarak bir film yada kitapla kültürlerini tüm dünyaya sunabiliyorlar.
   Bu milletin önünde 100 yıldır bir hedef var '' Muasır medeniyetlere ulaşmak'' ama bırakın bu hedefe ulaşmayı bir elimiz alnımızda parıldayan güneşe siper eder gibi muasır medeniyetleri izliyoruz.
20 Ocak 2014 Pazartesi

KARNEDEN İSRAFA!

   Bundan 70 yıl öncesinde ve uzun yıllarca bu ülke açlıkla kıvrandı ekmeği bile karneyle aldı. Tabi o günlerle bu günü karşılaştırmak yanlış ama bundan daha yanlışı geçmişten ders almayıp da geleceğe yön verememek. Bu derslerden biride ekmek israfını önlemek geçmişte ne mi yaşadık?
   Ekilen toprakların önemli bir bölümü atıl kaldı. 1939’dan, 1945’e kadar Türkiye’nin buğday üretimi yarı yarıya azaldı. Tarım ürünlerinin “ihraç edilmesi” gibi bir politikayı yürüten ve savaş başlayana kadar özel herhangi bir önlem almayan iktidardaki CHP yönetimi, ülkeyi savaşa sokmasa da açlık ve yokluğa sürükledi. İktidar bazı önlemler almak istedi ama alınacak tedbirler ve yürütülecek olan çalışmalarla israfın önlenmesi konusunda toplumsal bilinç ve farkındalık oluşturulması hedefleniyor.
   Bu uygulamalar sıkıntıları arttırmaktan başka bir işe yaramadı ve böylece Refik Saydam Hükümeti, ekmek sarfiyatını ve fiyatını kontrol altına almak amacıyla büyük kentlerde karne uygulamasını başlattı. “Ekmek karnesi ilk olarak İstanbul’da, 11 Ocak 1942 günü dağıtılmaya başlandı.
13 Ocak 2014 Pazartesi

HER ZAMAN Kİ GİBİ KADINLAR HAKLI

   ''İlişkiler sorumluluk ister ve bu olay sevgi ve sabır gerektirir çünkü bir insan kendi sorumluluklarını taşıyamazken başka bir insanın daha sorumluluğunu yüklenir. İşte burada bu sorumluluğu kim yükleniyor kadın mı? Erkek mi? Yoksa ikisi de mi? Bu durum her ilişkide farklıdır bazen sorumluluğu kadın alır erkek rahat taraf olur pijamasını giyer televizyonunu izler bazen de sorumluluk sahibi erkek olur kadın altın günlerinde gezer. Tabi nadir durumlarda da iki tarafta ilişkinin yükünü taşır.

Yazıyı bir mucize gibi görünsede sorumluluğu alan tarafın  erkekler olduğunu düşünerek kaleme alıyorum. Nasıl mı?
  Erkek için eşi ya da sevgilisiyle evden çıkması tam bir işkencedir hele birde bir yemeğe ya
da misafirliğe gidilecekse işte orda film kopar neden mi? Çünkü erkek eğer gidecekleri yer resmi bir yemekse bir takım elbise giyer ve  hazırdır, eğer gidecekleri yer sıradan bir yemek ya da misafirlik ise eline gelen herhangi bir pantolon ve gömlek giyip çıkar. AMA KADIN!...Kadın için gidecekleri yer fark etmez evden çıkması yeterli bir kadın için. Kadın hazırlanmaya başladığında erkek bir futbol maçını izlemeye başlasa maç bitince kadın ancak hazır olur çünkü kadın önce ne tarz elbise giyeceğine, sonra o elbise ne renk olacağını, o renk elbiseye ne renk ve ne tarz ayakkabı giyeceğini, nasıl bir makyaj yapacağına karar verip yapana kadar erkek maçı izler bile.

  Bütün araştırmalarda kadın erkeklerden daha uzun yaşadığı ortaya çıkıyor tabi öyle çıkacak zavallı erkeklerin ömürleri kadınları beklerken sinir haliyle çürümekte'' ymiş. =))

EMPATİ

  Empati basit bir kelime hepimiz bu kelimeye hakimiz ve az çok anlamını biliyoruz ama bazı kelimeler sadece anlamlarını bilmek insana birşey katmıyor. Bazı kelimelere can vermek gerek, kendi canından can vermek gerek yani o kelimeyi hayatımıza katmalıyız. Bunu kimse yapmıyor demek istemiyorum çok az insan yapıyor. ( kimsenin kalmadığna inanmak istemiyorum)

  Hayatımıza aktarıp yaşatmamız gereken kelimelerden biri de empati... Empati kelime anlamı kendini başkasının yerine koymak. Başka bir deyişle sana yapılmasını istemediğin hoşgörmediğin davranışların, hakaretlerin, konuşmaların seninde yapmaman. Hepimiz bu anlamları biliyoruz ama uygulamaya gelince hepimiz bir köşeye çekiliyoruz, bundan dolayıda empati kelimesini hayatımıza aktarmalıyız onu kendiımizi koruyup kolladığımız gibi, besleyip yasattığımız gibi empatiyide yaşatmalıyız.
  Belki bir çok insan nerden biliyorsun insanlarının empati yapmadığını diye soracaktır. En basitinden empati yapılıyor olsaydık karşımızdakilere onur kırıcı laflar edermiydik, birbirimizi aşağılayıp birbirimize hakaret edermiydik yapmazdık çünkü öncesinde düşünürdük bunlar bize yapılsa hoşumuza gider mi gitmez onun için başkasına yapmayalım.
  Empati, hayata aktarılması can verilmesi gereken kelime... Bu kelimeyı hayatımıza aktarmak için çaba gösterelim
12 Ocak 2014 Pazar

KÖY ÇOCUKLARI

 Bugün hep beraber bir hayal kuralım ama sözde bir hayal değil, gerekirse gözümüzü kapatalım öyle kuralım hayali, çocukluğumuzda yaptığımız gibi... Hadi başlayalım... Bir köy çocuğunu düşünün yırtık ayakkabılar, çamurda oynarken kirlenmiş ebiseler, yüzündeki çilerle tüm masumiyeti üzerinde. Oturmuş bir taşa elinde kitabı okuduğu masalların kahramanı olarak hayal ediyor kendini...

 Gidecek sinema yok, binbir çeşit oyuncak yok sadece oynayacak çamuru ve okuyacak kitabı var... Kitaplar da sınırlı İstanbul'dan, Antalya'dan, Samsun'dan abilerinin ablalarının gönderdiği kitaplar...
 Aslında bu bir hayal değil bu Türkiye'nin bir gerçeği ve ben bu gerçeğin içinden büyüyüp geldim. Her gün köye gelecek yeni kitapları beklerdik ve gelince de bizden mutlusu yoktu.
Şimdi siz şehirde yaşayan ve her istediğini alabilen abiler, ablalar, kardeşler bu masum köy çocuklarının mutluluklarına mutluluk katmak için sizleri köyler için kitap toplayan kampanyalara davet ediyoruz.

'' Sizde bu masum yüzlere gülücük eklemek istemez misiniz?''

KADINA ŞİDDETİN BOYUTU

Kadın deyince hepimiz anne deriz hürmet ederiz toplum içinde, cennet onların ayaklarının altında deriz, onlar pırlantadır, baş tacıdır onlar. Evet toplum içinde hangi erkeğe sorsanız bu veya buna benzer sözler sarf ederler hatta ağzı iyi laf yapıyorsa daha neler neler söyler ama gerçek erkek toplum içinde çıkınca kadınla başbaşa kalınca ortaya çıkıyor İŞTE O GERÇEK:

-Bugün dünya üzerinde yaşayan kadınların yarısı eşlerinden şiddet görüyor.
-Çin'de, yılda 1 milyon kız çocuğu doğar doğmaz öldürülüyor. Dünyada bu yolla kaybedilen kadın sayısı 40-50 milyonu buluyor.
-Uluslararası Göç Örgütü, her yıl 2 milyon kadının sınır ötesi kadın ticaretinde kullanıldığından bahsediyor.
-ABD'de, her 6 dakikada bir kadına tecavüz ediliyor.
-İngiltere'de, her 7 kadından biri birlikte olduğu erkek tarafından tecavüze uğruyor.
-Fransa'da, her ay 6 kadın aile içi şiddet nedeniyle hayatını kaybediyor.
Madem kadın annedir, melektir, baş tacıdır bunları kim yapıyor???

FACEBOOK'TA BİZ

Blogger tarafından desteklenmektedir.

ARŞİVİMİZ

POPÜLER YAZILAR

- Copyright © basit görüşLER -Metrominimalist- Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -