18 Eylül 2014 Perşembe

Pazar sabahı Bodrum'da, Cevat Şakir Kabaağaç'ın heykelinin önünden geçtim.. Hava pusluydu, gökyüzü kurşuniydi, ara sıra yağmur çiseliyordu.



Tatilcilerin giderek terk etmeye başladığı kentte, Halikarnas Balıkçısı yeniden kendi yalnızlığını, kendi iç sürgününü yaşamaya hazırlanıyordu sanki.. Aslında kentin en güzel zamanıydı hazan mevsimi sabahları..

Sürgünler kentinin insana hüzünler aşılayan bu manzarasının içinden geçip giderken, yıllar önce, hepimizin kendi iç sürgünlerine yaptığım yolculuğun kırık-dökük düşüncelerini hatırladım yeniden..Ve hazan mevsimi sabahlarının sorularını:
Siz de ülkenizde yaşarken sürgünde hissediyor musunuz kendinizi?

Mahpus desek değiliz, tutsak sayılmayız, rehineyiz de diyemeyiz. Hücrelere kapatılmadık, demir parmaklıklar yok kapılarda. Ellerimiz kelepçeli, ayaklarımız prangalı değil. Muhafızlar beklemiyor duvar dibinde. Ama yine de özgür değiliz alabildiğince. Sere serpe dolaşırken sokaklarda, yoksunuz bir şeylerden.

Hayatı kucaklayamıyoruz gönlümüzce. Saadetler ve ümitler kırılıp dökülüyor elimiz değdiğinde.

Kendi evlerimizde, kendi bahçelerimizde, kendi caddelerimizde sürgünüz. Birilerinin boynumuza taktığı boyunduruklarla cezalandırılmış gibiyiz.

Mahpus, tutsak, rehine değiliz. Lakin, hayatın sürgünüyüz.

Sürüldük, kendine hükmedecek yüreğimizin mabetlerinden.

Sevgilerimiz sürgünde, aşklarımız sürgünde, dost sohbetleri sürgünde, çocuklarımızın masalları sürgünde,vefalar ve sadakatlar sürgünde. Sürgünde ümitlerimiz.

Birilerinin bize dayattığı hayatları yaşamaya mecburuz. Sınırlarımız çizilmiş çepeçevre, dışına çıkamayız. Daha fazlasını hayal edip düşlemek yasak, yaşadığımız günden öte...

Sürgün şehrin meydanında dolaşırken dokunmaz ellerimiz ellerimize. Şüpheci ve biraz da düşmanızdır birbirimize. Çünkü ebedi dostluklara yasaklıyız. Ezeli düşmanlıklarsa mecburidir. Beyninizde her türlü düşünceyi üretmek helaline karşı, paylaşmak haramdır. Başka ülkelerin insanlarından daha çalışkan ve daha üretken olsanız bile, daha iyi yaşamlara kapalıdır hayal pencereniz.

Hayal bordrolarının asgari ücretleri dikte edilecektir beyninize.

Eloğlu için yılbaşı olan,sizin için yıl sonudur. Başkası için başlayan, sizin için bitendir. Onun için efkâr masalarının sürgünüsünüzdür 31 Aralık akşamlarında.

Tasavvurlarınız yoktur yeni yıla dair. Planlarınız "sürgün"le damgalıdır. Çünkü sizin dışınızdadır kaderinizin dizginlerini elinde tutan eller. Sizi hayat sürgününe mahkum edenler çizecektir ömrünüzün resmini.

Savaşlara sürgün, göçlere sürgün, çetelere sürgün, enflasyonlara sürgün, hüzünlü şarkılara sürgün, kötü haberlere sürgün, kırık aşklara sürgün;çıkmaz sokaklara, fırtınalı okyanuslara, berbat sonbaharlara sürgün bir mahkumiyet fermanıyla geçip gider ömürler.

Oysa ne güzel bir diyardır bu diyar,ne güzel insanlardır bu insanlar sizinle sürgünleri paylaşan.

Şarkı der ki: "Sensiz cennet bile sürgündür bana" Biz nelerden "sensiz"iz düşünsenize!

Hücrelere kapatılmadık, demir parmaklıklar yok kapılarda, ellerimiz kelepçeli, ayaklarımız prangalı değil.. Muhafızlar beklemiyor duvar dibinde. Öyleyse ne duruyoruz?

Çok mu zor bu bulutlu sürgün elinden,saadetlerimizin ve ümitlerimizin güneşli şehirlerine geri dönmek? Yırtıp atmak sürgün fermanlarını?

Öyleyse, haydi, hep birlikte "elveda sürgünler kenti", Elveda Halikarnas..

ALİ KIRCA

Yorumlarınızı Yazmayı Unutmayın

Subscribe to Posts | Subscribe to Comments

FACEBOOK'TA BİZ

Blogger tarafından desteklenmektedir.

ARŞİVİMİZ

POPÜLER YAZILAR

- Copyright © basit görüşLER -Metrominimalist- Powered by Blogger - Designed by Johanes Djogan -